Basına ve Entellere İsyanımdır!

Son bir haftada sosyal yapımızı ve toplumuzu ilgilendiren ölümler yaşadık. Önce sanatçı (?) bir kızımız alkollü vaziyette muhtemelen aldığı ilaçların da etkisiyle, sabahın erken saatlerinde bekar bir erkeğin evinde öldü.(2 Şubat 2011)

Henüz birkaç gün geçmişken Ankara Ostimdeki iki patlama ile 19 insanımız hayatını kaybetti. (Bu rakam tespit edilen son rakamlardır. Kesinleşmemiştir.) (4 Şubat 2011)

Bu gün (5 Şubat 2011) Defne’nin ölümünden sonra başlayan magazinsel ve filmsel tartışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Herkes Defne’nin bulunmaz insanlığından, üstün sanatçılığından bahsediyor. Aksi görüş bildiren tek yazar konumundaki Hınçal Uluç ise neredeyse çarmıha gerilecek.

Kadın alkollü, kadın o gece tanıştığı adamın evine sabaha karşı gidiyor. Mehtabı seyretmeye gittiler diyeceğim ama o saatte mehtap ta olmaz. Belkide tanyeri ağarmasını seyredeceklerdi (!). Ama olmamış.

Tamam kişisel hayatları. Tamam kimse karışamaz ama… Bunları yapan kadında herhalde evliya değildir ve Anadolu’nun değer yargılarını temsil etmiyordur. Bizim toplumuzda bu işleri zevk için yapan hanımlara hovarda-zampara kadın denir. Para karşılığında yapanlara ise….

Entel-dantel takımlarımız ve sanatçı bozuntuları Defne avukatlığına soyundular similar al viagra.

4 Şubat 2011 günü Ankara Ostim’de iki patlama oldu. Tüp dolum tesislerinden veya kaçak mazot üretiminden kaynaklandığı iddia edilen olayda, Dilek Gürer, Aydemir Çapraz, Aydın Çapraz, Hüseyin Yıldız, Aytaç Akkaya, Selfet Yurttaş, Cengiz Soyalp, Abdullah Karakulak, Hüseyin Okçu ve Cihan Demir’in aralarında olduğu 19 kişi hayatını kaybetti.

Makine mühendisi Dilek Gürel, bekardı. Ailesine bakmak için çalışıyordu. 37 yaşındaki Hüseyin Okçu, diyaliz hastası annesine bakıyordu. Abdullah Karakulak emekliydi; çocuğunu okutabilmek için çalışıyordu. 24 yaşındaki Hüseyin Yıldız ailesine bakmak için eğitimini yarıda bırakmıştı. Tornacı olarak çalışan Aytaç Akkaya henüz 20 yaşındaydı.

Ostimde hayatını kaybeden her ferdimizin arkasında bir dram vardı.

Onlar keyf için içerken can vermemişlerdi. Onlar sabaha karşı gezmiyorlardı. Her birinin aklında binbir sorun, ekmek kavgasında idiler.

Televizyonlar olay anındaki canlı yayınların dışında Defne’ye ayırdıkları zamanın onda birini 19 kişiye ayırmadılar. Yazarlar makaleler döşenmediler. Sanatçılar (?) onların insani yönlerini anlatmadılar..

……….

…… gazetesi Hınçal Uluç’un “su testisi su yolunda kırılır” yazısı üzerine başlayan tartışmayı manşet üstünden sol köşeden haber yapmıştı.

Ostimde hayatlarını kaybedenlerin haberi ise 6. sayfada idi. Bazılarının ismi dahi geçmemişti.

…… gazetesinin köşe yazarlarının yarısından çoğu Defne hanımın insanlığını-sanatçılığını ve Uluç’un yorumuna eleştirilerini yazıyordu.

Ostim’in adını dahi anmamışlardı.

Ostim felaketinin adını ansalardı belkide sorumluları da deşifre etmeleri gerekecekti. Gökçekle uğraşmaları gerekecekti. Ostim yöneticileri ile karşı karşıya geleceklerdi.

“Cambaza (Defne J. Foster’a) bak!” demeyi tercih ettiler.

19 kişinin haklarının korunmasını bir yana bıraktılar. Ailelerine, bir köşede kanlı gözyaşlarını yüreklerinde toplamak düştü.

Üzülüyorum… Kahroluyorum…

Bunlar mı halkın-hakkın sesi?

Peki bize ne oldu? Niye sesimizi çıkaramıyoruz?

Sosyal olun, Paylaşın!
Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir