TOHUM ve SABIR

 

Hafif esintinin etkisi ile hışırdayan sararmış yaprak, yuvasından ayrılıp yere düşen tohum…….. Her birinin içinde ormanı saklayan öz……… Ve dördüncü boyut….. Diğer bir deyimle  erdem: Sabır.

Suyun ateşe, hamurun fırına,  insanın zamana galebesi………….. Sabır.

Toprağa düşen tohum……. Ve içindeki öz. Acele eden, kabuğuna isyan eden, fıtratında azla yetinmeyen………

Ve kabuk: içindekini koruyan, gelişmesini engelleyen ve toprak tarafından boğulan çilekeş.

Ve toprak: tohuma, suyu veren, gıdayı veren, öncelikle koruyan ve gelişmesini engelleyen, uygun şartları bekleyip, gökyüzüne doğru serbest bırakan toprak.

Ve hava: Hayatı veren, nefesi veren. Hayat ve nefes verdikleri tarafından delinircesine yırtılan….

Ve her şeyin özünde sabır………….

Tohumda embriyo: Sessiz. Hareketsiz. Bekleyen………..  Suyu bekleyen, ısıyı bekleyen.

Önce bir rutubet. Sonra ıslaklık ve ısı. Harekete geçen hayat. Kabuğun içinde yenmek için “o anı” bekleyen endosperm. Bekleme: sabır. Yenilmek için.

Kabuk: Koruyan, bekleyen. Beka için varlık. Sabır ve bekleyiş. İçinde gelişen hayat için artık çok dar.  Çatlamalı…. Yırtılmalı….. Vade buraya kadar. Ölüsüyle yavrusunu beslemek……. Veya “FENA”da  oluşan “BELA”.

Fidan toprağın düşmanı. Yiyen, emen, içen, faydalanan……Sömüren….. Toprak: saran, koruyan, besleyen, sömürülen, koruduğu-beslediği embriyo-dan gelişen fidancıkla yırtılan… Fedakar ana.

Ve hava: hayatın kaynağı. Toprağı saran, onunla birlikte tüm canlılara hayatı veren. Sabırla  bekleyen.

Ve delinme zamanı. Belki de patlama…. Beklenen sabırsız. Beklenen saygısız. Beklenen fütursuz.

Tüm delişmenliğiyle göğü delercesine büyümek kavgasında. Sabırsız. Kendisine sabırla katla-nan, koruyan her şeyi sonuna kadar kullanan……. Göklere yükselmek hırsında. Yanında ikinci bir fidanın varlığına tahammülsüz. Her yerde tek olmalı. Güneşten yalnız başına o faydalanmalı. Suyu, toprağı yalnızca o kullanmalı. Yanında olacak fidancıkları kendi güneşine, toprağına, suyuna ortak görmekte. Kabul edemez. Paylaşmaya tahammülsüz. O tek olmalı; benlik kavgasında.

Sömürülen hava, güneş, toprak, su……… hepsi beklemekte. Beklemeyen sadece fidan. Habire büyümekte… Dikine……. Göğü delercesine……….

Ve başak. Tüm olayların sonucu……… Belki de sebebi………….

Başaksız ekin, ottur. Otu, ekin yapansa başağı… Geliştikçe dolan; Doldukça ağırlaşan.

Boş başak diktir; Dolgun başak, ekine yük.

Boş başak göğü delmek hırsındayken; olgun, her an rükûda. Her an secdeye hazır.

Güneşin enerjisine, toprağın bereketine ve suyun rahmetine rağmen, yaprak sararmaya, başak eğilmeye ve tohum dökülmeye; her şey aslına dönmeye mahkum.

Başın sonu… Veya sonun başı… Aradaki fark, saatin tik takları.

Her şey tik taklarla akışta: su, insan ve tarih.

Parçadan bütüne giden yol: sabırda sebat.

Hüküm açık: “Allah sabredenlerle beraberdir.”, “Müminler müminleri bırakıp, başka dostlar edinmesinler.”[1]

Yesevi Ocağı’nda fısıldanan nefes, Pirler Camii Çilehanesi’nde[2] taş duvarları yalar. “Nefis köpektir. Dalaşma. Sahibi ile iyi geçin.”[3]

Soru orada düğümlenmiş: Köpeğe mi uymak, sahibine mi?

Köpeğe uyanla köpek olunacak; Sahibine uyarsa vahdeti bulacak.

Yüzyılların nefsi ve sabrının işlediği hücre taşları, gitmiş misafirlerin yerine sessizce cevap verir: “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.”[4]

 


[1] Ayet-i Kerime meali

 

[2] Amasya’da

[3] Mevlana’dan

[4] Ayet-i Kerime

 

Sosyal olun, Paylaşın!
Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir