Bayramda Siyaset

Bir bayramı daha geçirdik. Cenab-ı Allah tüm ibadetlerimizi kabul etsin.

Bayram namazında  Üniversite Camii’nde idik. Cemaati bayağı kalabalıklaşmış buldum. Eski yönetim zamanında en fazla 2-2.5 saf olan cemaat 8-9 safa çıkmıştı. Sevindim, sevinmesine de… Yine de aklıma takıldı. Ferit Bey zamanında vakit namazlarında bile camiide gözükmekten kaçınan bir sürü kişi saf tutmuştu. O zamanlarda gelenleri tespit (?) için saf tutanlardan bazıları gelmez olmuşlardı. Ama en garibi, namazda gözü, ezanda kulağı olmayan bir sürü kişi bayram namazına gelmişti. Allah aşkı-korkusu muydu sebep, yoksa birilerine görünmek miydi? emin değilim.

Gerçi üniversite üst yönetiminden camiiye gelen çok azdı. Muhtemelen başka camilere gitmişlerdi. Ve dahi ayıp etmişlerdi (!). Hemi de çok ayıp etmişlerdi. Çünkü, bunca insan sırf kendilerine gözükmek için sabah erkenden kalkmış, soğuk sularla abdest almış ve üniversite camiine gelmişlerdi.

Sayın yöneticilerimiz! Lütfen bunca insana bu kadar eziyet etmeyin. Hangi Camiye gidecekseniz önceden açıklayın; makam ve koltuk için namaz kılan bu iğneler oralara gitsin.

Bizim de namazımız fesat olmasın.

…..

Kılıçdaroğlu, Bayramı Paris’te Ahmet Kaya haininin ve Yılmaz Güney katilinin mezarlarında kutladı. O Ahmet Kaya değilmiydi PKK sahnesinde g… giden? Bayramın son günlerinde Türkiye’ye döndü. Gazileri ziyaret etti. Şehitlerimizle-gazilerimizle Ahmet ve Yılmaz’ın mezarlarını eşdeğer tuttu. Gerçi şehit mezarlarına gitmedi ya!

Yine de noksan oldu. Devlet Bey’in dediği gibi, hapishanelerdeki ve tabii bu arada İmralı’daki vatan hainlerine de birer kutu çukulata ile ziyarete gitse, kendisine daha çok yakışacaktı. İnşallah bundan sonraki bayramlarda ihmal etmez. Tabii kendisi CHP’nin başında kalabilirse…

Ah Baykal ahhh… Şu sözleri söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama kıymetini bilememişiz: “Ne günlere kaldık ey gazi Hünkar!” (Şiirin devamını CHP’nin Atatürk’ün kurduğu parti olması ve tabanındaki ulusalcı özelliği nedeniye yazmıyorum.)

….

Bahçeli çok güzel ve birleştirici bir açıklama yaptı, dedi ki: “Teşkilat yöneticilerimiz ve mensuplarımız; partimizle gönül bağı olan, geçmişte bir arada olduğumuz; sevinç ve acılarımızın müşterek olduğu, davamızın ilkelerinden hiç ödün vermemiş kim varsa kucaklayacaklar ve güç birliği yapmanın önem ve aciliyetini içtenlikle anlatacaklardır.” Bununla da yetinmedi, ülkücülerin birbirlerine karşı suçlama yapmamalarını, suçlama yapmak isteyenlerin muhatabının kendisi olacağını açıkladı.

Şüphesiz güzel bir hareket… Ancak MHP genel merkezindeki mantalite değişmedikçe işler zor gözüküyor. Sayın Bahçeli’nin etrafını çeviren bir grup, -buna özel kalemi de dahil-içeriye kimsenin girmemesi ve kendisine ulaşamaması için her türlü gayreti gösteriyor.

Geçen hafta Samsun MHP “Şehitleri anma günü” başlığı altında bir toplantı tertipledi. Ben özellikle davet edilmediğim için gitmedim. Duyduğum Gaziantep Üniversitesi’inden bir yardımcı doçent gelmiş ve “Türk Milliyetçiliği” ni anlatmış. Adana Müzesinden emekli bir bürokrat ta şehitleri anlatmış…

MHP genel Başkan Yardımcısı Sayın Çakır, Üniversite’mizde dört yıl rektörlük yapmıştır. Bu şehrin Üniversitesi’nde  dört yıl içerisinde “Türk Milliyetçiliği”ni anlatacak bir kişi bile yetiştirememiş midir? Hadi diyelim ki yetiştiremedi, kendisinde Türk milliyetçiliğini anlatacak kapasite yok mu?

Küskünleri davet etmişler. Sayın Karabıçak’a sormak isterim: Sizin küstürdüğünüz Çarşamba ve Atakum teşkilatlarından kimleri çağırdınız? Ülkücü hareketin yıllarca yükünü çekmiş, Yusuf, Mustafa, Necati, Cemal, Rüstem, Süleyman, Ömer, Necmi, Abdulkadir Beylere gidip, birer çaylarını içip MHP’ye çağırdınız mı? Onlar ve isimlerini şu anda hatırlayamadığım diğerleri, hiç bir şey beklemeden –halen dahi- Türk Milliyetçiliğine hizmet ediyorlar. Sizler ve bizler kısa pantolonla gezerken onlar, bu davanın hizmetkarlığını yapıyorlardı. Saygıyı hak etmiyorlar mı? Osman Kara, Samsun basınında Türk milliyetçiliğinin sesi ve beynidir. O’nu niye davet etmediniz? Siz bu kişilerin gönlünü alamazsanız, başkalarının gönlüne nasıl gireceksiniz?

Yoksa bu toplantı küskünlere, “artık bizi desteklemenize müsaade ediyoruz” mesajı vermek için mi tertiplenmişti? Öylesi, yanlış bir yol olur ve hiç bir fayda sağlamaz.

Siyaset artık mezarlıklara da girdi.

Mezarlık ziyaretindeyiz.. Çocuklar fark etmiş. Dönüp resmini çektim. Bir partinin ilçe başkanı vefat etmiş: (Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.) Mezar taşına partisini yazdırmışlar. E, yuh yani! Her halde parti kimliğinin cennete giriş bileti yerine geçeceğini sanıyorlar. Gençlik yıllarımızda bize ilk öğretilen şeylerden birisi de “şehit cenazeleri siyasi slogan atılmayacağı” idi. Sadece tekbir getirilirdi. Sonraları “şehitler ölmez, vatan bölünmez” de eklendi. Herhalde bundan sonra “.. partililer cennetliktir” sloganını duymaya başlayacağız(!).

Ayıp oluyor beyler! Camilere siyaseti soktunuz, arka bahçe yaptınız. Kışlaya el attınız 2500 yıllık yapıyı darma duman ettiniz. Okullar zaten başından beri haşat…

Hiç olmazsa mezarlıkları ve orada yatanları rahat bırakın.

Ne diyordu Eşref:

“Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için,

Gelmesin reddeylerim billahi öz kardaşımı.

Gözlerim ebna-yi ademden ol rütbe yıldı kim,

İstemem tek fatiha, tek çalmasınlar taşım.”

İşin garip tarafı Eşref’in kabir taşı çalınmıştı.

Necip Fazıl’ın vasiyeti sanırım herkes için geçerli olacak:

“Son gün olmasın dostum, çelengim top arabam;

Alıp beni götürsün tam dört inanmış adam!”

Sosyal olun, Paylaşın!
Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir