Kurban ve Biz

Kurban bayramına yaklaşıyoruz. Her dini günlerde ve bayramlarda olduğu gibi, dini inançları istismar edenler gündemde…

Hemen belirtelim ki, kurban farz ibadet değildir. Hanefilerin dışında kalanlara göre vacip değil, müekket bir sünnettir. (Hz. Peygamberin devam ettiği, fakat bağlayıcı olmadığını göstermek maksadıyla, bazen terk ettiği veya bizzat edasının vacip olmadığına işaret ettiği sünnetler)

Öte yandan bir diğer gerçek ise sünnilerde şartların zorlaması halinde farklı mezheplere göre davranılabileceği bir gerçektir. Yani kişisel veya toplumsal şartların gerekli kılması halinde  Hanefi inancındaki bir kimse, Şafi, Hanbeli veya Maliki hükümlerine göre davranabilir. Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu’nun “Tüm kesimlerin değerlendirmelerini alacağız. Eğer bu yıl kurban edilecek hayvanların, canlı hayvan stoğunu olumsuz şekilde etkileyeceği sonucu ortaya çıkarsa, biz de bu konuda fikrimizi söyleriz. Bir tehlike görürsem ‘Bu yıl kurban kesilmeyebilir’ derim.” sözlerinin dayanağı bu hükümdür.

Türkiye’de hayvancılığın sıkıntıda olduğunu bilmeyen kalmadı. Kurban (ve et) işhtiyacının karşılanması için yurt dışından canlı hayvan ihraç ediliyor. Gelen kurbanlıkların –en azından bir bölümünün- hadım edilmiş olması yeni bir tartışmaya sebep oldu: Hadım (iğdiş) edilmiş hayvanlar kurban olur mu? Olmaz mı?

Din İşleri Yüksek Kurulu eski üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof.Dr. Mehmet Erkal, iğdiş edilmiş hayvanın kurban edilmesinde hiçbir mahsur olmadığını açıkladılar. Diyanetin açıklaması da aynı yönde oldu.

Hanefi fıkhında önde gelenlerinden olan ve ilmihal konusunda ilk akla gelenlerden olan Ömer Nasuhi Bilmen’in “Büyük İslam İlmihali”nde de benzer hükümler var.

“Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuz ve deli olmasında, doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun azı kırık bulunmasında, kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından kesilip sarkık bir halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, cinsel organı bulunmamasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca yoktur; bu hayvanlar kurban edilebilirler.

İki gözü veya bir gözü kör, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış, kulağının veya kuyruğunun yarıdan fazlası veya memelerinin başları kopmuş, kulakları veya kuyruğu yaratılışında bulunmayan bir hayvan kurban olamaz.”

Ancak burada dikkati çeken husus, boynuzun iki tanesi kırılmış, dişlerinin çoğu veya tamamı dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik bir ayağı kırık ve hamile olan hayvan kurban olmayacağı, iğdiş edilmiş hayvanların ise kurban olabileceği açıklamasıdır. Yani bu hükümlere göre, boynuzları kökünden kırılmış, kulakları veya memeleri kesilmiş hayvandan kurban olmaz; hadım edilmişten olur. Diyeceksiniz ki, bu hükümler Kur’an’ın emri mi? Hayır öyle bir hükmü yok. Sünnet-i müekkede mi? O da değil. Bazı islam alimlerinin kişisel yorumları…

Fıkhi dayanak mı? Akıl yürüten yok. 500 yıllık 1000 yıllık eski hükümler esas alınıyor. “Akl”ı reddeden, “vahy ve nakl” i esas alan eş’ari yöntemi…

Hani bizler Maturudi idik? Bunca Diyanet mensubu, İlahiyat Hocası, bilim adamı Eş’arî ni oldular? Yoksa, akıldan yoksun nakilciler mi?

Memesi-kuyruğu kesilen hayvandan kurban olmaz, testisleri kesilenden (burulandan) kurban olurmuş. Yok ya!..

Gel de inan…

….

Oldum olası, kurban bağışlarına karşı güvensizlik duymuşumdur. Geçmiş yıllarda bazı dini kuruluşların temsilcilerinin, halktan parayı toplayıp, çok cüzi miktarlarla kesim yaptırıp, etini derisini, herşeyini besici veya kasaplara bıraktığını duymuştum. Bir hisse parası ile hayvan kestiririp, kalan altı hisseyi kendi kuruluşlarına götürüyorlardı. Kesilen hayvanların etleri de kasaplarda satılıyordu. Geçen yıl bu işin cılkı çıktı ve olay adliyeye aksetti. Sonuç ne oldu, bilmiyorum. ÇAKMA MÜSLÜMANLAR, DİNİMİZİ KİRLETTİLER.

Ben kişisel olarak bağış yapacaksam Türk Ocakları Genel Merkezine yapıyorum. Olayın başındakiler, benim gibi düşünen arkadaşlarım. İçim rahat.

Bazen kestirdiğim kurbanı Kimsesiz Çocuklar Yurdu’na bağışlıyorum. İçim yine rahat. Denk düşerse vatani görev yapan askerlere bağışlıyorum. Huzurluyum. Çok istememe rağmen çok sevdiğim ve takdir ettiğim bazı kuruluşlara bağış yapmıyorum. Bu arada kurban derilerini yasal hakları olmasına rağmen, bazı kuruluşlara vermiyorum. O derilerden gelen para ile kokteyl yapmayacaklarına emin olamadığım için…

Bu bayram için Ocaktan mesaj geldi. Öğrencilerin yetiştirilmesi için kullanacaklarmış.. İrtibat telefonu, 05417746762.

….

Osmanlı imparatorluğunda son dönem yetişmiş şairlerden Fitnat Hanım ile Şair Haşmet arasında edebiyat tarihimize geçmiş olan tatlı atışmalardan birisi kurbanlıklarla ilgilidir.

Bir kurban bayramı arefesinde, Fitnat Hanım kurbanlık almak için Beyazıt çevresinde dolaşırken Haşmet’le karşılaşır. Haşmet , platonik ilgi duyduğu Fitnat Hanımı görünce takılmadan edememiş:

-“Bir emriniz var mı, sultanım?

Fitnat Hanım bir emri bulunmadığını, bayram için kurbanlık bir koç alacağını söylemiş. Haşmet takılmaya devam etmiş:

– “Bu bayram kulunuzu kurban etseniz olmaz mı?”

– “Maalesef olmaz, çünkü bu bayram boynuzsuz bir koç kurban edeceğim.”

Bir başka fıkra, kurbanlıkları etlik olarak görenler (kurban etlerini dağıtmayıp, buzdolabına-küplere basanlar) için anlatılmış, sanki:

Bir vaiz, camide Kurban Bayramı hakkında vaaz ederken dinleyenlerden biri bir kâğıt uzatır. Kâğıtta şunlar yazılıdır:

“Vâlidem için keseceğim kurbandan kimseye hisse vermeyip hepsini kavurma yaparak bir çömleğe koymak niyetindeyim, nafakası olsun diye. Caiz midir, değil midir?”

Vaiz notu yüksek sesle okuduktan sonra fetvayı verir:

“Yarın cennet ehli kurbanlarına binip sırat köprüsünden geçerken bu kadının da kavurma çömleğine binmesi lâzım gelir. Git, sor, razı olursa öyle yap!”

…..

“İki bayram tanırız ışıktan, nurdan,

Birisi Ramazan, birisi kurban,

Ya Rab, bayram eyle bayramımızı,

Yıka gönülleri kirden çamurdan.”

Bayramınız mübarek olsun.

Sosyal olun, Paylaşın!
Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir