Bu yazı, H.N. Atsız Hoca’nın “Dalkavuklar Gecesi” adlı kitabı ve Dündar Taşer’in “Muntazam Ailesi” isimli makalelerinden alınan ilhamla yazılmıştır. Gerçek hayattaki kişilerle benzerliği -varsa- tesadüfidir.
İyidir, “tarafsız” olmak (!)
İyidir, tarafsız olmak.
Tarafsız olduğunuz zaman hiç kimseye karşı değilsinizdir.
Tarafsız olduğunuz zaman, hiç kimseyi eleştirmek gibi bir durumda kalmazsınız.
Tarafsız olduğunuz zaman, kimse sizi eleştirmez.
Tarafsız olduğunuz zaman, her devrin, her kadronun adamı olursunuz. Makam şöhret, ün, para sizin olur. Alıcı olursunuz… Hep alırsınız.
Yeter ki tarafsız olun.
….
Vücuda mikrop girmiş. Hastalığa sebep olmuş. Ne gam. “Ben tarafsızım” dediğiniz zaman herşey biter. Hatta sorumluluğunuz da… Mikrobu vücuda siz mi soktunuz? Vücut sizin vücudunuz mu? Hastaya siz mi dediniz “hastalan” diye? (!)
Siz tarafsızsınız.
Adam 100 promil alkollü. Geçmiş direksiyona slalom yaparak sürmekte. Her an kaza olacakmış; bir kaç kişinin canı-malı yanacakmış; ne gam? Siz tarafsızsınız. Direksiyondaki siz değilsiniz. Malınızı canınızı bir kenara çektiğiniz-koruduğunuz anda iş biter. Trafik polisi gelene kadar “bir dublecik içmekle ne olur ki?” edebiyatını yaparsınız. Polis geldiğinde, adama kelepçe takıldığında“trafik canavarı-magandaları” masalına geçersiniz.
Anarşistler-teröristler memleketi bölmek-parçalamak için silahlı eylemler yapıyorlarmış. Binlerce şehit verilmiş. Ne umurunuz da (?). Şehit olanlar sizin ailenizden olmadıkça problem yok. Sizin malınıza zarar gelmedikçe , “size dokunmayan yılan bin yaşasın”. Çok mecbur kalırsanız anarşistlerin hakim olduğu gruplarda “Böyle devlet olur mu? İnsan hakları- demokrasi” dersiniz. Karşı görüşlerin hakim olduğu ortamlarda da “vatan, millet, devlet, din, iman” nutukları atarsınız.
Vatan hainlerinin övüldüğü ortamlarda, onlara, ya ayak uydurur veya sessiz kalmayı tercih edersiniz. Karşı çıkmak mı? Boşverin size mi kalmış devleti-milleti-dini- imanı savunmak. (!) Yanlışa karşı çıkmak taraflardan birine dahil olmaktır. Diğer tarafın -en azından- eleştirilerine hedef olmaktır.
Doğru-yanlış, hain-kahraman önemli değil. Yeterki siz tarafsız olun.
…………….
Taraf olduğunuz zaman, birilerinin hoşuna gitmeyecek şeyler söylemek durumunda kalırsınız.
Taraf olduğunuz zaman toplumda yaygın-moda olan veya yayılmak istenen düşüncelere aykırı şeyler söylemeniz gerekebilir.
Taraf olduğunuz zaman, “tavır koymanız” gerekebilir. Bir idarecinin oğlu kurum ihalelerine girecek firmaya gidip 50 bin TL istediğini söylemeniz gerekebilir. Ne lüzum var, şimşekleri üstünüze çekmeye.. Boş verirsiniz; tavır koymak size kalmamış ya… Hem bu sayede iyi adam olursunuz. İdarecilere gidersiniz, birazcık da yalvarırsınız. İstediğiniz makamı, koltuğu ve ihaleyi alırsınız.
Tavır koyduğunuz zaman, fincancının katırları ürkebilir.
Tavır koyduğunuz zaman, birilerinin hesaplarını bozabilirsiniz.
Taraf olduğunuz zaman düşmanlarınız çoğalabilir.
Taraf olup tavır koyduğunuz zaman, kötü adam olursunuz. Olur olmaz şeylerden hakkınızda soruşturmalar açılabilir.
Ancak…..
Adam olanın, tavrı ve tarafı olur.
…………
Bunları niye -tekraren- yazdığımı merak ediyorsunuzdur.
Adama soruyorum: Yolsuzluk iddiaları var…
Cevaplıyor: Bize gore yok……….
Diyorum Şu… Şu… şu olaylar var. Olayların içinde şu şu şu kişilerin isimleri geçiyor..
Diyor: Savcılığa git.
Diyorum: O zaten savcılığın görevi.. Sen bu kurumun başısın. Kontrol ve yönetmek de sana ait. Yetkili olduğun kadar sorumlusun da….
Diyor: Soruşturma açar, seni cezalandırırım, ha!…..
Diyorum: Senin vereceğin cezadan korkmam; Allah’a sığınırım.
Diyor: Burada Allah korkusundan önce benden korkmanız gerekir.….
Diyorum: Yetkini kullanarak haksız para kazanıyorsun.
Diyor: Devlet vermiş bana, o yetkiyi…
Diyorum: Devlet sana, kendine istediğin kadar kazanç sağlamanı mı söylemiş?
Diyor: Devlet bu yetkiyi bana vermiş. İstediğim gibi ayarlarım. Bundan sana ne?
Diyorum: Bu yetkiyi kötüye kullanarak haksız kazanç elde etmek değil mi?
Diyor: “Alo dünürcüğüm” var. Bana hiç kimse hiçbir şey yapamaz.
Diyorum: Gençlere verdiğin para, kendine ve adamlarına aldığının 1/15’i kadarmış.
Diyor: Verdiğim kadarı ile geçinmeye alışsınlar.
Diyorum: Hepsinin çoluk çocukları var. Ne yiyip ne içecekler? Nasıl okutacaklar?
Diyor: Sinirlerine hakim olsunlar. ( 🙂 )
Diyorum: Bu aldığın para haram değil mi?
Diyor: Boş versene…. Burada ben varım.
Diyorum: Böyle gidersen yolsuzluk ve hırsızlıklarla anılacaksın.
Diyor: Yeğenime ve adamıma dokunmam, dokundurtmam.
Diyorum: Allah korkusu yok mu?
Diyor: Bana karşı geliyorsun. Seni savcılığa şikayet edeceğim.
Diyorum: Bu işin öte dünyası da var.
Diyor: O da neymiş. Ne yaşarsan bu dünyada yaşarsın..
……….
Ne demiştik: Tarafsız olmak iyidir. (!)
………
Ben tarafım.
Tarafımı da açıkça ortaya koyuyorum.
Allah korkusu ve vicdan taşıyan herkesin yanındayım. Dindar geçinenlerden, din ticareti yapanları ve süslümanları (süslü Müslüman anlamına) hiç sevmiyorum.
Ben tarafım…
İnandığım fikirleri sonuna kadar savunurum. “Çocuğumu işe aldı.” “Benden alışveriş yaptı.” “Bana reklamlar verdi” gibi mazeretlere sığınıp yolsuzluğa göz yummam. Zalimin yanında yer alanlara, -en azından- küfrederim; buğz ederim.
Dün böyle idim. Bu gün de böyleyim. Emaneti teslim edene kadar da bu yolda devam edeceğim.
Peki ya siz ?
Tarafsız mısınız? Kişilere taraf mısınız? Yoksa hak ve adaletten yana mısınız? Yoksa çocuklarınıza verilen işler ve ticari beklentileriniz nedeniyle, tarafınızı belli etmeye cesareti olmayanlardan mısınız?
Namık Kemal diyor ki : “Zâlimin muini dünyada ebâb-ı denaettir/ Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî insâfa hizmetten.”
Hala, tarafsız mısınız?
Vesselam.